January 31, 2014

Yazmak... Susmaktan yorulanlar okusun

Hayatimizdaki bekleyis sureleri, aslinda bosalmis bir cep telefonunun sarj edilmesi gibi gelmeye basladi bana. Herkesin teknolojisi farkli: Dusunsel donanim farki, hissetme farki, hormonal farkliliklar, travmatik acip kapanmalar vs. Farkli teknik alt yapilarimiz nedeniyle, kimisi bir dusuncenin simsek cakmasiyla sarj olup, hemen dusunceyi eyleme geciriyor, digeri de aynen uzumun olgunlasmasi gibi, soguk gunlerden sicak gunlere kavusmayi beklemeye megilli, birazda akisin ne getirecegine bakmak istiyor. Tercihim hangisi? Her ikisini de denedim: Genellikle anlik kararlarim mantik ekseninde ve ufak bir duygusal motivasyonla olmussa, en ufak bir tokezlemede de motivasyonum yerle yeksan olup, problem ortamindan isinlanmaya gayret gostermekle sonlanmistir. Bir de senelerce koruktan-uzume gecisi icin en ufak bir ilik esintiyi gozetmeye calistigim, uzun sureclere yaydigim heveslerim vardir: Yazmak gibi, el sanatlari ile ugrasmak gibi. 

Velhasil kelam, gun geldi catti: Bir dost, simdi o bu satirlari okuyorsa kendini mutlaka bilir, yazmak iyi gelir dedigi o noktadayim. Koseyi donucem ama o kose noktasina ulasmak icin kalan ufacik bir mesafeyi, kaskati kesilmis bacaklarim yuzunden bir turlu yuruyemiyorum, tadinda bir ruya sanki benim yasadigim su an. Degisim kosede: Hayatim alt-ust oldu deme, belki alti ustunden daha iyidir demis Rumi. Zaman bana insanlarda eksik gorduklerimi kendimin tamamlamasi gerektigini, akil edilmemis cozumlerin baskasini beklemeden kendimin akil etmesi gerektigini gosterdi. Demem o ki, o koseyi dondukten sonra varilacak yerde eksik olanlardan sikayet etmemem gerekicek. Gitme oraya diyebilirsiniz, iste isin ilginc noktasida bu: O kose noktasina, koruktan-uzume donusulen bir surecten gecilip gelindi, simdi o kose donulmeden olur mu? Kader. 


Icimdeki eksiler tatliya donusup, hayatin olumsuzluklarina ve insanlarin turlu huylarina karsi hosgoru gostermeyi, kusurlari kapatmayi az da olsa ogrendikten sonra, simdi o koseden donup, bir zamanlar kactigim seylerin orta yerinde, sadece kendimin degil belki baskalarinin da dertlerine deva olabilirim. Kendime hep dedim, bir ise yaramak, iyi hayirli bir is yapmak istiyor fakat icindeki enerjiyi kanalize edicek bir yer bulamiyorsan, anne-baba evinin dervisi, fakir hizmetkari ol. Insan nefsi oyle kolay dizgine gelmiyor: Kendimi geri planda tutmayi becerip bu hizmeti hayata gecirmek yillar aldi evet, ama sonucta o hizmetten de son derece mutlu oldum. 


Bildiklerimizle kendimize ve baskalarina hizmet edemiyorsak, egolarimiz yada diger insanlarin egolari bir ust seviyeye gecmememiz icin celme takiyor demektir. Hedeflerin sklasini gorunuste kucultmeyi tercih etsek de, girdigimiz ortamlarda kime ve neye hizmet ettigimiz degil midir asil onemli olan? Ise yarayip yaramadigimiz...


Koseyi donup baska bir uzum bagi kurma zamani. Yeni bir is, yeni hedefler, bildigim yuzler, tanidik mekanlar ve insana hizmet etme gayreti...Utandirma bizi Ya Rab.


Selamlar




No comments: