February 3, 2016

Moral Bozukluguyla Mucadele Dernegi (MBMD)

Atanamayan ogretmenler gibi atilamayan twitler, gonderilemeyen emailler, kanalize edilememis dusunceler, aktive edilememis arkadasliklar, iyilik yoluna harcanamamis paralar, gidelememis tatiller, davet edilememis misafirler de beynin bir kosesinde siralarinin gelecegi gune kadar zihnin kalabaligi olarak yasarlar. Onlarin acizligi fiili yapanin zihninden, tefekkursuz fiile donusturmeyen gonule bir fikir olarak kendi kendilerine dusememeleridir.

Moral bozuklugu dedigimiz sey, boylesi bir zihnin kalabaligindan beslenen sinek misali vizildayarak dolasir. Savusturursunuz, gelir. Gitti galiba dersiniz, kara sinsi bir golge gibi zihninizin duvarlarinda dolanir. Gider, gelir, Gelir, gider. Boyledir. Beslendikce ordadir.

Moralini bozma...Demek ki duzelttigin bir zihin var, demek ki herseyi yerli yerine koydugun, kalabalikliktan kurtardigin bir alan var ki bozabiliyor bir sey onu. Moralini bozan seyden uzak dur. O yasamin tadi tuzu, yeraltindan fiskiran su kaynagi, sana bir gunu devirebilmen icin verilen bir iksir gibidir.

Moral bozukluguyla mucadelede en etkili sey susmak ve o an icin olan biteni kabul etmektir. Direnci, savasmayi yani elektrigini kesin bu bozguncu sebebin. Sonrasinda suskunlugun icinden, ayni suya konmus bir dal yaprak gibi yeni kokler vermeye baslarsiniz, ama yavas ve sakince, beklemesini bilerek, kendinizi kollayarak,,.Hepimiz kalbimize ve beynimize sahip cikmak, kol kanat germek, itina ile bakmak zorundayiz.

Sikayetlerinizi Moral Bozukluguyla Mucadele Dernegi'ne samimiyet postasiyla gonderiniz. Cevap verecek zafer kazanmis bir morali yuksek bulunur.




January 31, 2014

Yazmak... Susmaktan yorulanlar okusun

Hayatimizdaki bekleyis sureleri, aslinda bosalmis bir cep telefonunun sarj edilmesi gibi gelmeye basladi bana. Herkesin teknolojisi farkli: Dusunsel donanim farki, hissetme farki, hormonal farkliliklar, travmatik acip kapanmalar vs. Farkli teknik alt yapilarimiz nedeniyle, kimisi bir dusuncenin simsek cakmasiyla sarj olup, hemen dusunceyi eyleme geciriyor, digeri de aynen uzumun olgunlasmasi gibi, soguk gunlerden sicak gunlere kavusmayi beklemeye megilli, birazda akisin ne getirecegine bakmak istiyor. Tercihim hangisi? Her ikisini de denedim: Genellikle anlik kararlarim mantik ekseninde ve ufak bir duygusal motivasyonla olmussa, en ufak bir tokezlemede de motivasyonum yerle yeksan olup, problem ortamindan isinlanmaya gayret gostermekle sonlanmistir. Bir de senelerce koruktan-uzume gecisi icin en ufak bir ilik esintiyi gozetmeye calistigim, uzun sureclere yaydigim heveslerim vardir: Yazmak gibi, el sanatlari ile ugrasmak gibi. 

Velhasil kelam, gun geldi catti: Bir dost, simdi o bu satirlari okuyorsa kendini mutlaka bilir, yazmak iyi gelir dedigi o noktadayim. Koseyi donucem ama o kose noktasina ulasmak icin kalan ufacik bir mesafeyi, kaskati kesilmis bacaklarim yuzunden bir turlu yuruyemiyorum, tadinda bir ruya sanki benim yasadigim su an. Degisim kosede: Hayatim alt-ust oldu deme, belki alti ustunden daha iyidir demis Rumi. Zaman bana insanlarda eksik gorduklerimi kendimin tamamlamasi gerektigini, akil edilmemis cozumlerin baskasini beklemeden kendimin akil etmesi gerektigini gosterdi. Demem o ki, o koseyi dondukten sonra varilacak yerde eksik olanlardan sikayet etmemem gerekicek. Gitme oraya diyebilirsiniz, iste isin ilginc noktasida bu: O kose noktasina, koruktan-uzume donusulen bir surecten gecilip gelindi, simdi o kose donulmeden olur mu? Kader. 


Icimdeki eksiler tatliya donusup, hayatin olumsuzluklarina ve insanlarin turlu huylarina karsi hosgoru gostermeyi, kusurlari kapatmayi az da olsa ogrendikten sonra, simdi o koseden donup, bir zamanlar kactigim seylerin orta yerinde, sadece kendimin degil belki baskalarinin da dertlerine deva olabilirim. Kendime hep dedim, bir ise yaramak, iyi hayirli bir is yapmak istiyor fakat icindeki enerjiyi kanalize edicek bir yer bulamiyorsan, anne-baba evinin dervisi, fakir hizmetkari ol. Insan nefsi oyle kolay dizgine gelmiyor: Kendimi geri planda tutmayi becerip bu hizmeti hayata gecirmek yillar aldi evet, ama sonucta o hizmetten de son derece mutlu oldum. 


Bildiklerimizle kendimize ve baskalarina hizmet edemiyorsak, egolarimiz yada diger insanlarin egolari bir ust seviyeye gecmememiz icin celme takiyor demektir. Hedeflerin sklasini gorunuste kucultmeyi tercih etsek de, girdigimiz ortamlarda kime ve neye hizmet ettigimiz degil midir asil onemli olan? Ise yarayip yaramadigimiz...


Koseyi donup baska bir uzum bagi kurma zamani. Yeni bir is, yeni hedefler, bildigim yuzler, tanidik mekanlar ve insana hizmet etme gayreti...Utandirma bizi Ya Rab.


Selamlar




November 2, 2010

Kendine Yalan Atmadan Hallet

Tamam dogruyu soyleyecegim. Ya icinden gelerek iyisindir, yada berbat hissediyorsundur. Bir caba ortaya koyarak dusuncenin akisini degistirmek cok sacma geliyor bir suredir. Yani kotu bir hissi, iyi hisse donusturmek icin kendine yalan mi atmak durumundasin illede? Bu isin yalan atmadan, sekerle kaplamadan, gercekligi bozmadan ama yinede kendine zarar vermeden yapmanin bir yolu yok mu? Var, eminim. Insanin kendisini motive eden seyleri biliyor olmasinda sakli olmali bu. Gec mi kaldik bunlari kesfetmekte? Beni tembellestiren bahanelerin arkasina siginmak da ofkelendiriyor artik. Motivasyonunu saglayan his, dusunce her ne ise, sisteme gerekli seyi pompalayacak mekanizma o. Donusumu saglayacak...Yoksa iyimser insan oyununun, pozitif dusunce cabalarinin hep ortasinda kalip, basa donuyor insan. Kendine yalan attigin icin ofken katlanarak artiyor...

Niye mi bunlara takildim kaldim. Cunku bunun kendimce yontemini bulursam biliyorumki dis etkenlerin degismesini beklemeden kendi icimde halledebilicem her zaman. Yada soyle diyeyim, zorla ugrasmak, zor olan icin cozum bulmak hosuma gidiyor. Kafamin bunlarla mesgul olmasi iyi geliyor.

August 7, 2010

Kendi Kendine Konusmak

Guzel bir gune baslamak icin kendini telkin eden kac kisi var merak ediyorum.

Kendinle nasil konustugunu kontrol edebildigin anda, yasadigin hayatin kalitesini nasil degistirebilecegini bilmiyor insan. Iste bu yuzden basina ne geldigi degilde, bunu kendine nasil anlattigin onemli oluyor. Ben herzaman bir organizayonun, bir grubun, bir insanin, guzel dusunce suzgecinden bakan bir baska goz tarafindan degerli kilindigini dusunurum. Cogu zaman bir baskasi icin berbat, nefret edilesi yerler, insanlar oldugu halde bunlar.

Niye ne istedigine odaklanacak yerde, neyi istemedigini, niye istemedigini, neyden korktugunu anlatirken buluyor insan kendisine? Sevmedigin birseyle karsilasma durumunu tamamiyla ortadan kaldirabilmen mumkun olmadigina gore, vakti geldiginde zaten yasayacagin bir duyguyu kendine simdi anlatmak niye? Bunu uyanik kalmak icin mi yapiyor? Uyanik kalmak, hedefimin radarinda miyim degil miyim diye kendine ara sira sormaktan ibaret bence.

Basari aslinda hayatla nasil basedebildigin degil mi? Kendi kendine, yakip yikmadan konusabilmek, istediklerine odaklanacak sekilde telkinde bulunmak, hayatla basedebilmenin sihirli anahtari.

July 6, 2010

SABIR

Belirlediginiz yolun sonuna ulasicak kadar sabirli misiniz? Posta pullari gidecegi yere kadar mektubun uzerinde yapisip kaldigi icin degerli oldugu soylenir. Posta pulu gibi olun...
Albert Einstein

Guc, zaman ile sabir birlestirilerek saglanir
Balzac

Hoslanmadigina sabretmedikce hoslandigina erisemezsin
Hz.Isa

Sabir mubarek bir sey, daima insandan uzuntuyu giderir.
Sabir ferahligin anahtaridir.
Mevlana



Hayatimda sabirin onemini ve gerekliligini anlamis bulunmaktayim.

September 7, 2009

Note for the future...

You need to live more in the moment, so you can prepare yourself better for an un-certain future. Being "alive inside" ensures you are going to shine through... It's more about following that true path you can feel inside you... It'll continue to grow stronger & stronger as fate & destiny are calling out to you.

(From Daniel...)

August 28, 2009

Ice acilan bir pencere

Saat sabah 6:40.
Ic dunyama bir pencere acmam gerek.
Yazmak bana yardim edecek.
Sonradan okudugumda tasdik edecegim seyleri yazmak kaygisi gutmeden,
Pozitif olma cabasina girmeden,
Ben simdi su saatte,
Yattigim yerde, iste tamda burda kendime ses olmak istiyorum.
Yalnizligima ses vermek istiyorum.

Hayati beklemenin, bekletilmenin hincini, simdi su anda kalemimle almak istiyorum.

Benim hayatim bekleme odalarinda gecti. Sehirden sehire ailemle gocerken sigindigim ic dunyamda, yeni okul bahcesinde utangac utangac oturdugum banklarda, yurt odasinin ranzasinda, bekarlik evimin dort duvarinda, arkadas evlerinde ilistigim koltukta, evlenip sehir degistirmeler nedeniyle yeniden yeniden insaa etmek zorunda kaldigim titizlikle korumaya cabaladigim duzende, kenara koseye yazilmis kucuk notlarda izlerini bulabilirim sabrini beklemenin. Ruhumda izi vardir.

Yalnizlik kendi mamulun gibi gorunsede, aslinda bir diger egonun kendisi icin yarattigi kosullardan senin payina dusen curuk elmadir. Birinin (kocanin, cocugunun, babanin, annenin, amirinin vs) konforu, rahati, sagligi, yoklugu, kariyeri uzerinedir bir digerinin yalnizligi ve sabri. Senin zamanin gelene dek beklersin, sabir tasinin uzerinde pinekleyerek.

Sevgi, ask, ozlem, para, kin, ofke paylasilir. O tasin uzerindeki yalnizlik paylasilmaz. Gorunmez, saydam bir duvardir sanki. Halbuki orda oylece heybetlice durur. Sadece yuregi ve merhameti olanlar gorur. Onlara sarilirsin, kucaklarsin. Onlara verilen selam gercek selamdir.
Goremeyenlerde gelir gecer omrunde, yaninda yanibasinda nefeslerini hissedecek kadar yakininda olsalar bile.